Bir elindeki sivri taşa bir de mağara duvarına bakarak harekete geçen o ilk insan her kimse, bizler onun torunlarıyız. Bizler yazanlarız. Yazarak bir amaca hizmet etmek için fikirlerini birleştirenlerin ve yüzyıllar boyunca süre gelen o dürtünün son temsilcileriyiz. Derdini anlatmak için resimler çizenden ağzından çıkan sesleri bir takım işaretlere evirenler, ustaların sevimsiz çırakları, “Modern toplumlardaki yozun içindeki yaşlananlarız.” Biz her zaman vardık. Her zaman yazdık. Sivri taştan kömür tozuna, is’ten mürekkebe, kalemden klavyeye, mağara duvarından taş levhalara, papirüslerden bezlere, hayvan derisinden Word dosyasına sadece enstrümanlarımız değişti.
Bizim işimiz sadece yazmak. Kimin okuduğu veya ne düşündüğü umurumuzda değil. Un ufak olsa da kemiklerimiz, kalan sadece biz olacağız! Bizler ruhu olan ruhsuz piçleriz.